Sadece bir küfürden ibaretti aşk.
Ağzına sıçar bırakır , bitmez , yokolmaz .
Kokardı bir köşede .At işte ..
Yerse götün bu kadar ani bir temizliğe .

          hadi beni güldür biraz , daha yolumuz var ..


Seni sevmemem bile, nefretimden inan..


Oyuncular.

Masalları bir kezde benden dinleyin lütfen, o zaman masum bulduğunuz o çocuk masalları aslında ne kadar acımasız, bir hissedin. Hiçbir masal sandığınız kadar masum olmadı aslında, hiçbiri mutlu sonla bitmedi. Hiç pamuk prenses yoktu, prens hiç gelmedi. Görmek istediklerinizi gösterdiler size. Hepsi birer kurgu ürünüydü, hepsi birer mutluluk yalanıydı. Günlece oturup düşleyebileceğiniz hayallerdi sadece ve biz bu yalana inanmayı seçtik.Bu yüzden kötü karakterleri bile sevdik.Evet itiraf etmedik ama sevdik işte.. Benim masalımda kötü kahramanlarla dolu bu yüzden, sıradan bir insandan farklı olmadım hiç. Alice e inandım, uyuşturucu batağında olan Alice e, sizde inandınız ya ona, o yüzden çok benziyoruz. Anlatılan hikayelerin karmaşık olmasını hiç istemedik. Herkes mutlu ve rahattı. Yaşadığınız karmaşık hayatı atlatmak adına kendinize sunduğunuz bir tedaviydi bu aslında. Ve siz hastaydınız. Tıpkı benim gibi ve biz tedaviyi kabul ettik yalanlarla yüzleşmek yerine, hikayenin en can alıcı kısmında kendimize en uygun gördüğümüz rolün içerisine girerek oyuna daldık. Fakat oyundan çıkamadığımız gerçeğini ne yapmalıyız? Şimdi ise bir planım var, oyunu bırakıyorum. Kendimi asla deşifre etmeyeceğim ama farklı bir role bürünüyorum. Kişilik problemi yaşamıyorum. Sadece rol arkadaşlarım, onlarıda ben yaratmışım, yok etmenin tek yolu bu olucak. Buna inanıyorum.Ve arkasından sıradan yaşamımda hayatta kalabilmek için, tavsiye üzerine bir caniyi rol edinebilirim. Çünkü insanlar Pamuk Prenses i hiç sevmemişler. Bu yüzden masallarda farketmediğimiz en büyük gerçek rollerin hepsinin çıkarcı ve acımasız olması sanırım. Şimdi herkese rollerinde başarılar dileyerek, perdenin kapanması için son alkışımı alıyorum.

Aramızda bir gerginlik mi var?

ateş et ve unut!


Artık seni neden hissedemiyorum?

mutlu ol.

tedirgin hal ve davranışlar sergiliyorsun.
yok olmanın verdiği hazzı doruğunda yaşadıktan sonra
geri mi dönmeye karar verdin?
halinden pek memnun görünüyordun oysa..

neyse, bende birkaç değişiklik var
anlatmak istemiyorum, fark ettin bile
birkaçını sadece

Hoşuna gitmemiş gibi davranmayı kes lütfen
böyle olsun istediğini sanıyordum.
yanıldığımı hala ve hala düşünmüyorum.
karakterinle özdüşen hareketlerine devam et.

evet seni tekrar kabul ettim mutlu ol hadi.

ateş et ve unut.

uzak mı gerçekten.

aşkın en soğuk hali bu sana beslediğim,
biz hiç cicim aylarını yaşayamayacağız seninle
hiç el ele parklarda koşamayacağız

ama biz seninle ilk defa beşiktaşta tanışıp
aslında hiç tanışmamış olmayı dileyeceğiz.
çünkü bilmeden biz olmayı çoktan başarmış
çoktan ayrılmış olacağız.

sadece özleyeceğiz yaşananları.
ve sen geçmişe ben geleceğe dönmüş olacağım.
seni bilmem ama ben çok özledim
senden sonra bulamadığım, seninle yitirdiğim hırsımı

şimdi bana neden
bana neden tekrar bir şans sunduğunu
sadece merak ediyorum.

sen merak etme
kurcalayamayacak kadar çok şey yaşadım yokluğunda
ve uzak durmak gerçekten çok zordu.

aşk mı? o ne ya!

aşık olmandan nefret ediyorum,
iğrenç ve yılışık geliyorsun gözüme

aşık olmandan nefret ediyorum,
.......................................................

aşık olmandan nefret ediyorum,
aşkın ne olduğunu bilmediğin için
biraz çirkin duruyor üstüne

aşık olmandan nefret ediyorum,
kendin olamıyor yada fazla kendin olduğundan
yinede yitik duruyor halin üzerinde.

ve gerçekten aşık olmandan nefret ediyorum,
emin olamadığın herşeyden nefret ettiğim gibi..

hatıraları,

şimdi kapının çalmasını istiyorum,
kim olduğunu anlayamadan telaşlansam
kapıyı açtığımda sen çıksan ya karşıma
yapardın ya hani
mutlu olurdum, hatırladın mı?

kalp atışlarımı yavaşlatmaya çalışırken
sarılsan bana, rahat duramazdım ya hani
hissederdin sende hatırladın mı?

ellerim karışsa sana, boynumdan tutsan sıkıca
gözlerine bakmamı isterdin, bende bakamazdım ya
korkardım işte, korkardım düşüncelerimi okumandan
anlardın o zaman sana olan zaafımı
tutkumu, karşı koyamazdın sen itiraf ederdin
hatırladın mı?

hatırla şimdi ne olur!
hadi çık gel bu kez bakıcam gözlerine,
gözbebeklerin büyürken
saatlerce onları izleyebilecekmişim gibi
bakıcam ve rahat bırakıcam beni
oku, tanı diye.

hatırla şimdi.



hatırladığın için teşekkür ederim.

nice senelere..

Doğum günüydü, bir gün önce!
unuttum, 1/0 önde artık.
Fark ettiğim an durduramadığım mide bulantısı ile kaldım
bir kaç dakika belki,
ama kırılmıştı işte.

bundan 1 sene öncesi saatleri saymıştım kutlamak için
ne değişmiştide bu kadar yoksaymıştım onu,
neler yitirdiklerime baktım
kazandığım birşey olmadan
ve bir kez daha özledim delice
delice sarıldığım bırakmak istemediğim saatlere dönmek istedim.

'' hep boğuluyorum derdim ya sana
sende boğuluyorum.
asıl unutmak boğarmış adamı.
şimdi 1/0 öndesin ve ben
bana ;
-delisin işte
beni sevdiğin için delisin,
dediğin günleri özledim. ''

Nice senelere diyorum şimdi, uzun bir ömrün olsun.

neden bu kadar umursadığımı bilmeden,

içimde biriktirdiğim öfkenin bana ciddi hasarlar bıraktığını,
artık kalbimin olması gereken yerde durmadığını,
doğru çalışmadığını,
atması gereken hızı saptayamamanın
verdiği özgüvensizliği yok etmenin bir yolu olmadığını
sana duyduğum saygının gereksiz olduğunu
seni sevmenin vakit kaybı
sunduğum inancın yeterince sabıkalı olduğunu
sayısız krizlerimin açıklanamaz sebebi olduğunu
bu sebeplerin saçma bir boşluktan ibaret olduğunu
birşeyleri varsaymanın aslında olmadığına birebir kanıt olduğunu

biraz geç anlasamda, unutmanın aslında çok basit olduğunu
anladım sonunda..

Uzay.

Geçmiş silinmiyor demiştim,
Durduk yere, sadece öylesine kurdum bu cümleyi,

Peki geçmişe dönmek, en mutlu olduğun anı sadece birkaç dakika yaşamak mümkün mü?

Hayır değilse eğer onun içinde bir planım var aslında,
Şimdi eski bene dönüşebileceğimi anladığım birkaç saat eveline dönüp
Sanırım aşık oldum diyebilmeyi istiyorum.
Sana, karşımda dikilip ne diyeceğini bilemeden saçmalıyıp zırvaladığın bir kaç saat öncesine
Hadi dönelim birden bire,

Ve söyleyeyim,
Aşık oldum .

sadece 9 günmüş, bir asır atlattım,
atlattım sanıyordum halbuki.

7

Senden nefret edemedim, sadece oturup ağladım
nedenini bilmeden, kendime acımadan
gören birşey der mi, ne düşünür, söyler bilmeden
olduğum yerde hıçkırarak sadece 7 dakika ağladım.

Sen bilmezsin ama ben sana 7 dakika aşık olmuştum.
Sadece 7 dakika tutkuyla baktım sana.
7 dakidada hissettim senin tüm benliğini,
Ve 7 dakika sonra sen ..

Şimdi ben sadece o 7 dakikayı hatırlamak istediğim için hafızamı sildiriyorum.
Sana ait hatırladığım sadece 7 dakikalık bir hikaye var,
Hergün 1 kez tekrar ediyor,
ve sonra tekrar hayata dönüyorum.

Saygı gösterisi, '' sevgiler ''

Size onu vermek istemediğimi söylerken ciddiydim,
Yayınlanamayacak kadar gizliydi.
Ve ben paylaşamayacak kadar güçsüzdüm aslında.

Şimdi size yeni hikayeler gönderiyorum.
Ve tekrar geri döndüğünüzde,
tekrar sadece beni istediğinizi söylediğinizde
sizi red-edemeyebilirim.

Sadece dikkatli olmak zorunda olduğumu ve ölümün arkasından çok konuştuğumu biliyorum,
şimdi ölümü alın ve hayal dünyamı bana geri verin.

Saygılar.

gibi,

Kelimelerin bir cümle oluşturmadığı anlardan biri bu vakit.

Bu vakitlerde sakin uyumanın verdiği enerjiyi alabilmek uğruna soğuk suyun yarattığı şok etkisini derinde hissetmek gibisi yok..

Yaşam,

Büyük bir yalan içerisinde temizlenmeye çalışıyorum.
Üstümden attığım, belki sıyrılan her kir tabakası
altından,
açık deri bırakıyor.

Deri,
oksijenle buluşmak,
gerçeklerle yüzleşmek
acıyı en derinden hissetmek üzere
açık ve korunmasız şu an.

İlk önce sol göğsümden başlıyor yanma.
Yavaş yavaş dağılıyor vücuduma,
Yakıyor ve her hamlesinde zevk almamı diliyor.
Yüzleşirken tutuluyorum, biraz karanlık.
Ve sessiz.
Her parçama çektiğim acıyla daha sıkı sarılıyorum,
benden gitmesin diye.

Her anımda daha sıkı bağlanıyorum.
Düğümleniyor ve daha sıkı kapanıyorum.
Sıkışıyorum.

Göremeyeceğin bir yere kapatıyorum kapımı,
ve yoluma devam ediyorum.
Oksijeni artık daha fazla seviyorum.

canımı yakan herşey gibi, olsun.
hala yaşıyorum işte ..

Sonunda başlıyorum, hikayelerin her bir satırında kendini ne kadar deşifre edebilirsin?

yavers (detayları sonra paylaşıcam)

Dün seninle tanıştım tekrar, biraz büyümüştün.
50-55 yaşlarındaydın, mutsuzdun ama herzaman kendine oyalanacak birşeyler bulduğundan bunuda umursamıyordun.
Hayatta herşeyi tattın, herzaman istediğin herşeye sahip oldun,
Ama şimdi sahip olduğun şeyleri bile göremez bir haldesin.
Senden 25 yaş küçük bir kıza, 19 yaşındaki kızını nasılda özlediğini anlatıyorsun.
Onunla yaşayamayacak kadar fakir, o ise seninle yaşamak istemeyecek kadar zengin bir hayat yaşıyor.Ve sen kızını anlatıyorusun, onunla olan bir hayalin var, onu sen büyütmek istiyorsun.
Ama o seninle büyümek istemeyecek kadar kibirli.
Ve bu hayatı sen seçiyorsun, pişman olmadığını 10 cümlede bir tekrar ediyor, fakat kızını özlediğini söylüyorsun.
Hala tutarsız ve kararsızsın.Hala yaşıyorsun, fakat tek başınasın.
Ve bana kızını anlatıyorsun.
Onu ne kadar çok özlediğini ..

içerli bir dörtlük,

hasta herife,

Karşılaştırmalı edebiyatın son örneğiydi,
Sürekli karşılaştırır her anı karıştırırdı.
Parlak ve gösterişli olması değerini hiç arttıramamıştı.
Candaş kadar hastasını tanımadım,

Candan söylüyorum, daha erken yanımda olmalısın.

Bilmiyorum.

Kaybettim de ,
Bu kez acımasız olmanın sana kattıklarını hatırlayamayacak kadar sarhoşsun.
Saldırma potansiyelini, yorgun olduğun için kaybettin.
Sadece söyle ' kaybettim '
Pes etmedende kaybetmenin heyecanını hisset.
Parçalarını savur etrafa, kullanmadığın herşeyi topla
Kalbinin yanına koy,
Hayal kurduğun heran uzaklaştığın gerçeklerle yüzleş.
Ayakta durma çabalarına,
Biraz uzanarak
Sersemce etrafa bakarak
Düşünmeden ara ver!.
Kaybetmeyi severdin ya sen,
Birkez daha tekrar et.
Ve yüzüne bak!
-Mutlu musun?
Sadece 1 kez sor,
Cevap verme, karşındaki bu sorunun yanıtını duymaya hazır değil.


Şimdi en çok yapmak istediğin şeyi yap,
Ve beni bırak ..

yanıt.

aşk değil,
sevgi değil,
umut değil,
bu acı değil,
bağlılık değil,
insanca birşey değil bu,

arzu ,
ihtiras,
heyecan değil.

Kendimizi kandırmayalım hadi, bunların hiçbiri değil ..

bu aşka karşı nefret,
sevgiye karşı ihanet,
umuda karşı kayıp, bir boşluk
acıya karşı intikam,
bağlılığa yanıt,
insanlığa sığmayacak kadar aşağılık birşey olabilir ancak.

9

nöbetlerim artıyor artık,
çok yakın hissediyorum adını bile ağzıma almak istemediğim şeyleri
üzerimde baskı, tavırlarım ise sadece tepki olarak algılanırken
oluşan etkiden habersiz insanları seviyorum.

''benim öğrendiğim cumhuriyet şimdiki gibi değil''

Herşey değişmiş,
Bildiklerim, öğrendiklerim, sevdiğim şeyler bile değişmiş.
Hayata baktığım cam buğulu, silmeye cesaretim yok artık
Korkularım değişmiş, korkacağım insanlar değişmiş.

Heran kendimi kontrol etmek zorunda olduğum gerçeğini koluma takarak yanımda gezdiriyorum.
Soru soramıyorum, aldığım cevaplarım tatmin derecesi bile değişmiş.
Ben hayatı böyle öğrenmemiştim.
Bu şekilde yaşamaya alışkın değilim,
Akışı hızlandırmanın damarlarımı parçalamaktan ileri gidemediği bu dönemi
Artık sonlandırmak istiyorum.
''benim öğrendiğim cumhuriyet şimdiki gibi değil''

2

Şeytanın oğluyla beraberdim dün gece
Hiç bu kadar heyecanlanmamıştım daha önce

Artık beni daha mı iyi tanıyor acaba?

1

sözlerimi beynine kazıman gerekicek,
ve her zaman beni düşünmen için artık bir sebebin var.

beni istediğin -istediğin heran yanında bulabileceğini bilmenin
hissetmenin mutluluğunu yaşayacaksın.

ve seni kocaman bir ıssızlığın içerisinde çıldırmışcasına
ararken bulduğumu söylemek için

olması gerekenleri önlemek
bunu yapabilmek bir ...

Şimdi,

Şimdi öylesine bir aşık olsam sana,
Senin için çıldırsam, öylesine sadece

ALMAREN

Ve ışık doğduğunda
Son kez duyacaksın karanlığın çığlığını
Tut ellerimi,

O şimdi ideal sevgili,
Masum bir çocuk,
Şevkatli bir ihtiyar.

Uzatacaksın ellerini bilmeden,
Karanlığın son zaferi için.
İşte şimdi güçlüsün.
Artık onu tanıyorsun.

Daha da güçleneceksin ve yokedeceksin.

Yenilme karanlığa ..

'' 2006 ''

Hoşçakal

Soğuk iliklerime işlerken, açılan kapıların farkında değildi gözlerim, bakamazdım.
Cehennemin yakan alevleri içinde,
Çağırılan bendim ama burda değildim.
Çağıran beni, biliyordu olacakları, farkındaydı, haberdardı.

Ne istediğini biliyordu, fakat açıklamak bu kadar mı zordu onun için?
Çok soğuktu, bense donan bedenimi sigaranın eşsiz ateşiyle, sıcağı içime çekerek ısınmaya çalışıyordum.
Farkında değildim, kolay yolu ''farketmeyecektimde.
Yol kısa ve sonu karanlıktı, görüyordum
Ama görmüyordum aslında.

Çağıran beni yokediyordu,
yavaş yavaş
Gitmek istiyordum, kaçamıyordum sadece
Beni alıkoyuyordu, her hareketi beni bir halat fazla bağlıyor
Göremediğim karanlığa bir adım daha yaklaşıyordum.

Soğuk, evet .
Öylece duruyorum, söylüyorum, sevmiyorum
Sevemeyecek kadar taş kesti kalbim,
Yok olmasına izin veriyorum, farkında değilim.

Eritmek için son kez ateşe ellerimi sokmak zorunda olduğumu biliyorum.
Düşünmek, düşünmek beni dahada güçsüzleştiriyor.
Harap etmek, ezmek parçalamak istemiyorum, dikkatlice tutuyorum ellerimde.
Kararsızlığımın farkındayım sadece
Sadece düşünüyorum.

Ama atamıyorum kalbimi, kendi ellerimle ateşe.
Yardım beklemiyorum ama çağırdığın zaman, gelmişsem eğer
Al ellerimden yükümü, ağır geliyor seni sevmek işte.


'' 2006 ''

Y.O.K.

Aşka karşı aşkı savunmasız bıraktım o gece, gelebilecek her ana hazırdım. Hazırlandım ve bekledim, ummadığım sonumu karşıladım karanlık ve sessiz bir köşede. Köşeme çekildim ve son çığlığımı sana attım o gece. Bu kadar içerlediğimi bilemeden birkez daha seni sevdiğimi duyurdum, senin olmadığın heryere.. Sokağa çıktım, yürümeye başladım. Ne kadar yürüyebileceğimi ve ne an korkup , geri döneceğimi düşünmeden. Hissettiğim herşeyi hissedebileceğini düşünerek çılgınca bir telaşa düştüm, söküp atmak istedim bir an

Sonra nedenini düşündüm, nedeni ne olmalıydı,
Herşey netti, açıktı. Olmamalı mıydı?
Ama oldu, şimdi bunun delice bir dilekten ibaret olmadığının aksini kanıtlayan hiçbir ipucu yoktu.
Aramamalıydım, fark ettim.
Vazgeçtim.
Yok oldun!

Ne değilse.

Şimdi seni dinliyorum, istediğin kadar, istediğin yerde. Sadece seni istiyorum yanımda gelmeyeceğini bilerek hemde. Çünkü hep hayal kırıklığına uğramışım. Ve şuan sadece seni düşünüyorum,

düşünüyorum da birşeyleri gerçekten değiştirmek istermiydin?

Sen hiç değişmeden, sadece

Sadesini boşver,

sade olma..

Neyse ya.

kasırga.

Hadi hatırla en sevdiğim şarkıyı,
Sadece başını,
Hatırlayamaycak kadar yorgun, bıkkın mısın benden?
Sadece hislerini söyle, beni sevemeyecek kadar lanet mi ettin hayata,

Şimdi sadece sarıl diye bağırdığımı duyamayacak kadar kapattın mı kulaklarını, yok mu saydın içinde bulunduğun her anı .. Peki farkında olduğun şeyleri yokedecek kadar nefret mi dolusun,
Hadi sev tekrar beni, daha önce yaptığın gibi, beni delirttiğin gibi, hadi tut ve bırakma ellerimi.Saatlerce koşalım olmayan bir kelebeğin peşinden, kavga edelim koşalım tekrar, anılarını paylaş ve unut sonra.

Denizi boylayalım beraber, sıkı bir yüzücü olduğunu kanıtla, kurtar beni tekrar.
Yüzeye çıktığımızda -ne yapıyorsun? diyerek sars beni, dünya sallansın.
Korkaklar bir kaos çıkarsın.
İçimdeki fırtınayla beraber yerle bir olsun herşey ve sen beni tut, sıkıca, derinden..

5

Elimde 5000 parça beynim, dağılmış dengesiz bir ruh halim vardı. Kabuledilemez olduğunun bilincinde olduğumdan bu fikri alelade sunmak, kendimi açığa vurmak istemedim. Doğrusunu isterseniz karamsarlığın içinde bir ufak ışık aramak fikri önceleri cazip gelsede şimdilerde pek ilgimi çekmez olmuştu.Tutmak istediklerimi elimde tutamadığım sürece fazladan birşey istemeyeceğime söz verdiğim hayat, benden birşeyleri almak için zaman kaybetmemişe benziyordu.Her ne kadar karşılıklı bir antlaşmaya oturmamışta olsak onun bu yaptığına kalleşlik denirdi sadece, ondanda uzak duracağıma söz veriyorum şimdi. Getirdiklerinden ve almaya çalıştıklarından, hiçbirşey vermeyeceğim ona.

bu son andım olsun.

İhtiyaç meselesi

artık birşeylere başlamanın tam sırası
şimdilerde bir denizin dibinde boğulmaya hazır,
çığlıklarım benimle, bekliyorum
ve artık seni yoketmenin tam sırası
henüz ağlamamışken
nöbetlerim artmamışken
ihtiyacım yokken sana

Tekrar ben,

Karar verme yetimi seninle bağışladım tekrar ve tekrar ben olmayı diledim, eskiden olduğu gibi..
Seninle oyun oynamayacak kadar zekiydim ama sen bunu asla bilemedin,
Bilemedin sen ne kadar şanslıysan ben o kadar hırslıydım.
Ve şimdi bir yerde itiraflarımı saklıyorum,
Düşünüyorum,
dayatılan türlü hayalin yarattığı kargaşada, kendi kişisel hayalini belirlemeyi ve gerçeğe dönüştürmeyi kim başaracak?
Ve ben sadece,
Çok özledim kolumun yetişemediği kağıtlarımı, tek fark büyüdüm artık her köşesi benim
şimdi kalemlerim, boyalarım ve seninle buluşma vakti, birkez daha belkide son bir gayret

Cezasız mı?

Nasıl bir özgüvendir bu. Sana anlatacağım en güzel hikayemi o ucu bitmiş kaleminle karaladın sen, karaladığın her satırı, sana vaadedilmiş umutlu bir lütuf olduğunu nasıl bilemedin. Kısımsız bir uzantısı vardı her paragrafın, sen sadece benim kelimelerim değil, kendi zerrelerinin karalanmasını istedin, yok olmanı istemez, bunu dilemezken ben sen kendi sonunu görmek için amaçsız bir çaba harcadın.

Evrenin her patlamada yeniden büyüdüğünü sanarak, kendi üzerinde yaptığın denemelerde yanlış edindiğin bilgiler yüzünden başarısız oldun ve inanmadın artık duyduklarına, sevgide dahilken buna,

Evet çok sevdim seni, diğerlerini sevdiğim gibi, birşeyler sunduğum karşılık beklemeden.
Ama seni öyle çok sevdim ki, seni istedim o yüzden,
Yorgundun belki, anlatılamaz hikayelerini yaşarken yıpranmış ve paylaşılmıştın çoktan.
Bana kalmadın hatta ama tek patlamada çoğalmalıydın,
Ve sen bunuda yapmadın.

Asla suçlanamaz bir tarafın varken, beni seni çok suçladım.

-Beni seversen azıcık ucundan yalnızsındır.'' demiş,

Alabildiğine İstanbul'u gördüm bu sabah, sabahın en erken olduğu ama İstanbul'a biraz geç kalmışken,
Ve ben içindeki senaryoların kötü kahramanı olmak istemezdim, düşündüm.
Şimdi herşeyi düzene sokma vakti öyleyse,
acımasızca söküp attım içimden seni, evet çok kan kaybettim. Bu yüzden geceyi daha çok sevdim.
Ve şimdi geceleri varlığını yokeder gündüze veririm, o sever senin heyecanlı halini, yaşama arzunu

Benim için yardım istemen yeter, varolurum yokluğunda.
Ellerin sanki hep ellerimde, kalbin sanki hep kalbimde, hala içimde
Peki özlemek yeterlimi sana sıkıca sarılmam için, bırakmamak için
Seni özledim o zaman, sadece sarılmanı ama,
bu sefer çektiğin fotoğraf kareleri gibi olmayacak hiçbirşey..

Neyse anlayamazsan git zaten, koş hatta, nefesini hissedebileceğim kadar yakın durma, yapma
Sınırlar yok, konuşmadan, hiç konuşmadanda anlarsın beni,
Ve henüz gerçeklerimden haberin yokken kaç benden.

Soru cümleleri için artık çok geç değil mi?Soruyorum, bildiğim halde neler olduğunu zerresine kadar,
Kahramana ihtiyacım yok, kahramanım beni kendinden soğutarak bana bir hayat bağışladı, artık seni daha iyi anlıyorum..
Ve değişen hiçbirşey yok, ben hala aynı uçurumun kenarında daha iyi uçabilmek için kollarımı daha çok açabilmeyi diliyorum..

bu ileti süresini doldurarak yayından kaldırılmıştır.!

boş konuşuyorum.

Hikayeme başlamadan önce gerçekten iyi bir şarkı açıp bağıra çağıra, olağan en yüksek sesle dinlemek istiyorum.Sizde yapın, anlatıcaklarım kolay anlaşılır olabilir, emin olmalısınız asla o kadar kolay yaşanmadılar.Şimdi en eskiye dönmenin tam sırası öyleyse,

Bir an için büyüdüğümü düşünerek hareket etmeye başladığım 12 yaşımda kendimi öldürmek istiyordum, amacım sadece durulması gereken yerde duralabilmesini sağlamaktı.-Tabiki hayır öldürmedim kendimi, hala bir intihar faili değilim.Fakat adımın geçtiği yerlerde bulunmamaya özen gösterdim, daha dikkatli ve özenli davranmak zorundaydım.Ünlü değildim.Ünlenebilecek dahi vaktim yoktu, şimdi yazıyorum çünkü beynim sol tarafı olağan dışı uyuşmaya devam ediyor, ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum.Yaşımın küçük rakamlardan oluştuğunu kabul edebilicek kadar büyüdüğüme göre ölmek için hazırım demektir.Hala üzerime konan bir teşhisim yok, kanser değilim, şizofren falan da değilim.Fakat olmaması gereken başka belirtilere rastlıyorum kendimde.Henüz bunu haketmediğimi düşünüyorsunuz, aslında pekte haksız sayılmazsınız.Bunu haketmeyecek kadar hazırlıksız bir hastalıktı bu. Duyduğunuzda bunun bir hastalıktan ziyade doğru tedavi ile daha uzun yaşayabileceğimi söyleyeceksiniz. Hayır size inanmayacağım çünkü hiçbir zaman doğru olsun diye başkasının söylediği bir tedaviyi ''son ana kadar'' kabul etmedim.

Şimdi boş konuşuyorum, çünkü tedavi olmak istemeyecek kadar hastalığımı çok seviyorum.

İroni

Sağdaki yokuştan aşağı saldım kendimi, aşağılık bir sona doğru ilerlerken, sola çekmemin sebebi senmişsin meğer. Hiç umurumda değilsin, ağlamaların, konuşmaların ve hatta susmaların bile dahil buna. Karşına geçince sende gördüğüm şeyi değiştiremeyeceksin nede olsa gözümde. Sabit fikirli olmam, görüşlerimde sürekli haksız olacağımı göstermez güzelim. Şimdi uzun bir yokuş çıkıyorum, yolun sol tarafından ..

Ve seninle yaşadığım herşeyi sana doğru fırlatıyorum, bir ironiyi daha kabullenemezmiş hafızam bize ait. Ne zaman biz olmuşsak, nasıl bir kalıptır ki bu anlamadan sen ve ben biz olmuşuz.Şimdi ördüğün duvarlarında, sığınaklı kalende umarım rahat ve huzurlu değilsin, yo hayır yakınmayacağım, yinede ''mutlu ol'' demeyeceğim sana,

en azından bunu haketmediğin sürece ..

derin anlam .

'' Derin bir nefes al, beşe kadar say ve geri ver! - sallanıyor.
Derin bir nefes al, beşe kadar say ve geri ver! - sarsılıyor.
Ve tekrar, tekrar! - kendine geleceği anı bekliyor.

Sadece sakin olmam gerekiyor, bu kadar harekete dayanamayacak bir sabrım var artık.Bakıyorum sakin olamadığım için de göremiyorum, görmediğim birşeye inanamam, evet bir önemi yok, düzelecektir. Mutlaka düzelecektir. '' dedi bir gün..Anlamamıştım, öylece bakıyordum, hatta neden şimdi anladığımıda bilemiyorum.. Bilmek içinde ayrı bir çaba harcamıyorum, zamanımı boş geçirmek yerine boş şeyleri düşünürek geçirmeyi daha çok seviyorum galiba . düşüncelerimin dağıldığı an kapıldığım o acayip boşluk - ee ne yapıcam şimdi sorusu? cazip ve cekici geliyor. Hiç olmadığım kadar rahat ve hiç beceremezken yoğun bir anlayış duygusu bulunduruyorum ifadelerimde, bunu öğrenebilmeniz için benim daha fazla şey anlatmam gerekiyor ve ben gerçekten konuya doğru yerinden girdiğimi düşünmüyorum ..

Daha fazla düşünmek sadece bana zarar vericekse, sen sakın korkma !

Antidepresan Günlükleri

Geçmedi şu hafta, uykunun zerresiyle dahi vakit geçirme fırsatı bulamadım daha, kafamı koydum yastık hep mi batar boynuma. Uyuyamıyorum, yaptığım aktivitenin ne olduğunuda kestiremiyorum henüz. Çok düşünmenin beyin loblarını etkilediği, sağlıklı çalışma şeklini bozduğu doğruysa, çoktan delirdim demektir. Şimdi bir başarısız ile tanışıcaksınız. Aslında paranoya evresini aştığımı düşünürken, karşıma çıktı risk. Evet riskti benim için, ona uydurmaya çalıştığım hayatı ben kalıp gibi üstüne oturtmuşken kalıbından taşmaya çalıştı işte. Her atağı bana kriz olarak geri dönmüş, attığı her adım nöbetlerim kadar acımasız ve uzun süreli gelgitler yaşatıyordu bana. Bir süre tedaviyi reddeden ben şimdilerde lanetlenmiş ayakta durma çabalarımla savaşıyorum. Hayata güneşli bir günde bakmayı öğrenemedim hala.

Ve şimdi sen depresyonda olduğumu düşünüyor, bunu nasıl kabullenemediğimi anlayamıyorsun.Ve yine sen rahatsız olduğun an bu sayfayı kapatıp eğlenceli şeyler okuyup gülebileceğini bilmenin gücünü hissediyor, benide aynı şekilde terkedebiliyorsun.

Gerçekten çok güçlüsün, yakında bu gücün aslında sana nasıl zarar verdiğinide görüceksin, biraz sabret .

Hayatımla ilgili; biraz kalabalık benim hayatım, çok insan ve çok sorun var. Bu insanlar (aslında sorunlar) tek kalamadığımı biliyorlar. Ve hatta bu insanların, '' benim onlara en az kendim kadar değer vermeyi bir türlü bırakamadığım gibi bir teorileri var''. Ne kadar hakkettikleri herzaman beni ilgilendirdi nasılsa, her koyun kendi bacağından asılırda bu duruma istinaden olsa gerek. Kimsenin kendi bacağından asılmasını yediremeyip, kendimi feda etmeyi pek seviyorum. Benim durumum içinde bir atasözü varsa, bilmediğim, herdaim yeniliklere açık olmuşumdur zaten öğrenebilirim.

Şuanda birazcıkta olsa yalnızlığım keyfini sürüyorum, açıkçası neden yalnız olduğumu anlatmak için biraz daha vakit kazanmaya çalışıyorum.

Çünkü anlatıcak iyi bir hikayem var.

gidiş.

Senden nefret etmek için çok sebebim vardı,
Ama sadece senin bana sözlerin bunu başarabildi.
Nasıl bu kadar sert ve kabullenemez oldun sevgilim,
Aslında ben sana seni verdim, benimle beraber

Ses kayıtlarım var 1 Mart 2010 tarihinde beri,
Seni kimseye anlatmamak için seni milyonlarca kez kendime anlatıp,
tüketmeye kalktım bende,
Ne oldu, ne kadar başarabildim.
O kadar önemli mi sonuç?

Şimdi öyle bir anı yaşıyorum ki
Kararsızlığın orta yerinde diz çökmüş
''İnanmıyorum'' dediğim şeylere boyun büküyorum.
Alışıyorum sensizde herşeye gülmeye,

Kafa tutuyorum önüme örülen duvarlara,
Ne kadar inanabilirim ki aşka,
Seninle yaşadığım aşksa eğer
Kiminle kandırabilirim kendimi sen yokken

Şimdi seni içime çekmeye devam ediyorum,
Son nefesimde seni vermenin huzuru ile öleceğim.

derine,

Seni bu kez damardan alıyorum,
gözbebeklerim büyüyor,
içimdeki en derin anı yıkıyor, seni gözlerimin gördüğü yere yerleştiriyorum
alabildiğince büyütüyorum, seni, sensizliği

bir ipin ucunda, dikkatlice salıyorum evimizin balkonundan
geri çekmeye gücüm yok, öylece bekliyor.

şimdi en ucuz hayalimi bir silahın namlusuna yerleştiriyorum.
fırlatılmak üzere, benden en uzağa
sana
sensizliğe
sessizliğe
ve
alabildiğine derine ..

iyi birşey

Bazen çok küçük olduğumu bazende acayip büyüdüğümü hissediyorum.Harikalar diyarında değilim.Alice hiç değilim.Bana bu şekilde hissettirenlere sesleniyorum.

- neyse üstüne alınanlar, ne diyeceğimi gayet iyi bilirler.

evet çok iyi hatırlıyorum,

nedense 8 yıl öncesini çok iyi hatırlıyorum.hayatımla ilgili birşeylerin değişme dönemi.değişme değilde yapılanma sanırım.en doğru kelime bu

evet yapılandım,kişisel dengesizliğimin ilk oluştuğu günler,kararsızlık ve itaat duygusu.bu iki duygu insanı dengesiz kılıyormuş bu doğru çünkü bunun en iyi kanıtı benim.şimdi bile aynı duygular içerisinde huzursuzluğumu sürdürüyorum..

Bir şeylerin oluşumu beni rahatlatırken kaybettiğim şeyler için yakınmam gerektiğini hissediyorum.işte o an yalnız kaldığımda herşey normale dönüyor.

şimdi dış etkenlerlemi hareket ediyor yoksa gerçekten duygularımlamı bunu bilemiyorum.

bazı şeylerin yanıtını bulmak bayağa zamanımı alıcağa benziyor.

umarım eğlenceli olur ..
Salı

biran içim geçmiş,

Daha sabahın ilk saatleriydi, güneşin bile doğmaya cesaret edemedi bir an,

Kendimi yalan söyleyerek attığım evden bir kaldırım kenarında buldum huzuru.
Soğuk değildi ama karanlık bir yalnızlık vardı koskoca caddede.Duyduklarıma tekrar ve tekrar kapattım kulaklarımı, içime açılan yaraların kapanmaya niyeti yok gibi sanki..

Bunları düşünürken,düşündüklerimi titreyerek yazmak kolay değildi, ellerim boyandı.
İçim bile temiz değilken koruyamadım ellerimi..

Servis gelmek üzere, yoğunlaşamam yokluğunda.
Sadece insanlar çok bencil, kendilerini güçlü hissedebilmek için beni çok kırdılar.
Ve şimdi kaçıyorum. evet!..

olabildiğince uzağa..

-1ocak2010saatdahaçokerken-