Seni bu kez damardan alıyorum,
gözbebeklerim büyüyor,
içimdeki en derin anı yıkıyor, seni gözlerimin gördüğü yere yerleştiriyorum
alabildiğince büyütüyorum, seni, sensizliği
bir ipin ucunda, dikkatlice salıyorum evimizin balkonundan
geri çekmeye gücüm yok, öylece bekliyor.
şimdi en ucuz hayalimi bir silahın namlusuna yerleştiriyorum.
fırlatılmak üzere, benden en uzağa
sana
sensizliğe
sessizliğe
ve
alabildiğine derine ..
Archive for Mart 2010
Bazen çok küçük olduğumu bazende acayip büyüdüğümü hissediyorum.Harikalar diyarında değilim.Alice hiç değilim.Bana bu şekilde hissettirenlere sesleniyorum.
- neyse üstüne alınanlar, ne diyeceğimi gayet iyi bilirler.
nedense 8 yıl öncesini çok iyi hatırlıyorum.hayatımla ilgili birşeylerin değişme dönemi.değişme değilde yapılanma sanırım.en doğru kelime bu
evet yapılandım,kişisel dengesizliğimin ilk oluştuğu günler,kararsızlık ve itaat duygusu.bu iki duygu insanı dengesiz kılıyormuş bu doğru çünkü bunun en iyi kanıtı benim.şimdi bile aynı duygular içerisinde huzursuzluğumu sürdürüyorum..
Bir şeylerin oluşumu beni rahatlatırken kaybettiğim şeyler için yakınmam gerektiğini hissediyorum.işte o an yalnız kaldığımda herşey normale dönüyor.
şimdi dış etkenlerlemi hareket ediyor yoksa gerçekten duygularımlamı bunu bilemiyorum.
bazı şeylerin yanıtını bulmak bayağa zamanımı alıcağa benziyor.
umarım eğlenceli olur ..
Salı
Daha sabahın ilk saatleriydi, güneşin bile doğmaya cesaret edemedi bir an,
Kendimi yalan söyleyerek attığım evden bir kaldırım kenarında buldum huzuru.
Soğuk değildi ama karanlık bir yalnızlık vardı koskoca caddede.Duyduklarıma tekrar ve tekrar kapattım kulaklarımı, içime açılan yaraların kapanmaya niyeti yok gibi sanki..
Bunları düşünürken,düşündüklerimi titreyerek yazmak kolay değildi, ellerim boyandı.
İçim bile temiz değilken koruyamadım ellerimi..
Servis gelmek üzere, yoğunlaşamam yokluğunda.
Sadece insanlar çok bencil, kendilerini güçlü hissedebilmek için beni çok kırdılar.
Ve şimdi kaçıyorum. evet!..
olabildiğince uzağa..
-1ocak2010saatdahaçokerken-
şimdilerde,
artık hafızalardan silinmiş bir masalı dinliyorum
kendi sesimle
ve daha az hatırlamayı umuyorum
bir yenilik var,
o bile senden daha eski
hiç olmamanı dilermiydim bilmiyorum,
sadece istiyorum.
kan akışımı yavaşlatamıyorm,
kalp atışlarımı sakinleştiremiyorum,
beynim olağan hızında işlemiyor
çok hızlı
hayata hızlı bakıyorum,
seni hızlıca siliyorum
hızlıca uzaklaşıyorum, uzaklaştıkça koşuyorum
yürüyemiyorum
dengesizim
tek değilim, hiç tek kalmadım
yalnızlıktan korkmuyorum
sadece sevmiyorum.
kalbim sıkışıyor,
daha sert ol, bağır
haykırma, yakınma ama
üzülme ve pişman olma
ve beni sakın bir daha sevdiğini söyleme,
ağladığını görmek beni üzmez,
yalanını belli eder.
size parçalanmış bir aşkın hikayesini anlatmamı istedi sevgilim,
kurulması gerek olan çok fazla cümle yoktu,
ve birleşmesi gereken parçalar, parçaların ucuz kalıntıları yoktu.
ölü bir sevgiyi anlatmamı istedi,
toprağa karışmış, karışan molekülleri,
mineral olarak tüketirken siz
tek bir kan damlasında parlayan ışıltıyı farkedememiştiniz.
ve bir zaman önce oynadığım bir oyunu anlatmamı istedi,
işte sıra ona geldiğinde ise oyuncuları alaşağı etmem için bir fırsatım vardı
yapmadım.
şimdi ise hikayemi bitirmemi istedi,
oysa ben daha yeni başlamışken
sadece itaat duygum gelişsin diye
bitiriyorum ..
yitirilmiş hayallere doğru giden kapının eşiğinde
durdu ve geriye baktı
kaybettiklerine baktı sonkez
tam adımını atıyordu ki geri dönmeye karar verdi.
biraz eksilmişti, belkide yitirmiş ve ilgisizdi
sadece belirgindi kalıpları
duruşu hiç değişmemişti,
hala kırgındı birşeylere
elimi kaldırdım, görmesini istedim beni
-burdayım, seslendim.
evet bekledim.
olanlardan habersiz adımları hızlanmadan yürümeye devam etti
görmediği belliydi,
artık görmüyordu olup bitenleri
yanına gittim, dokundum o' na
hissetsin istedim beni
evet denedim.
biran durur gibi oldu, birşeyler düşündü belli ki
geri dönmek istedi
hissedemediği belliydi
kolundan tuttum ''durdu.
duymak istediği her cümleyi kurdum o' na
yalnız olduğunu sanmasın istedim,
ama zaten bunu bildiğini
işte onu ben bilemedim ..
karanlık bir kent
yokolmak, yıkılmak üzere bir bina
yorulmuş bir insan
biraz yaşlı
çok daha yaşlı gösteriyor sadece
yanılmak, hırpalanmak
en önemlisi
inanç var aslında,
yerle bir edilmiş
önemsiz değil
şimdilerde bir deniz var
koyu çok koyu
biraz kötümser
biraz dalgalı
çok değil ama
ve bir hayal var
sona doğru en umarsız adımını atmış
ve biri var artık yanında olmayan
sonu görmüş, kabullenmiş, atlatmış.
ve son olarak sen varsın
biraz telaşlı
çok daha yas'lı görünüyorsun sadece
Böyle demiştim, son kez aşık olduğumda..
O kada üzülmüşüm ki aslında, o kadar yanmışki canım hala etkisinden kurtulamamışım.
Bir hikaye yazmak istedim, yazdığım sayfalar kanamaya başladı, onlara seni anlatmamalıydım, bilemedim.
Yok gibi yaşamaya başladım, yaşadığım anları hatırladıkça neler yapabileceğimi düşündüm, düşündükçe parçalanmaya başladım.
Ben o kadar çok sevdim ki, sevgimle boğuldum.
Hislerimle gerdim kendimi, gerildikçe uzadım, uzadıkça daha çok sevdim..
Şimdi öyle sevemiyorum işte..
Halbuki hakediyorsun, bir sevsem, patlamaya hazır bir bomba gibi, üzerine basılmış ayağını kaldırmasını bekleyen bir mayın gibi olurdun.
Girdiğin her savaşı ünlü bir şövalye gibi, hırsla ve azimle, kazanacağını bilerek yinede bir teredütle kazanırdın..
evet kazanırdın,
peki ama ben..
Bu cümleleri pek kurabilen biri değilim aslında.. Ama engel olamıyorken hislerime, içindeki sesi susturamazken, beni sürekli dürten bu hissetme isteği..
senin için güzel bir hikayem var,
senin dışında herkese okuttum onu,
paylaşılmaz olmadığını kanıtlamak için,
kime mi *
sanadeğil.
şimdilik,
geçirdiğim nöbetlerde sana sövdüm,
hayatta olduğun gerçeğine
ama sana değil,
seni karşıma çıkaran,
kafası karışmış dünyaya ..
ve tekrar ipler benim elimde,
oyun dilediğim gibi bitti.
büyük patlamaya iyi hazırlanmıştım,
evren bunu kabullenmişse bende yapabilirdim.
yeni hücrelerimle nefes alıyorum,
inanmıcaksın ama
nefes aldığım evrende
artık
yoksun ..
sen hep birilerini aldattın,
ilk olarak kendinden başladın buna
sevemedin kendini, mutsuz ettin.
daha sonra aşık olduğun kadını aldattın, ona hiç sahip olmadın belki
ama aldattın,
sonra sen beni aldattın
severek, söylemeyerek.
ve en sonunda sen
sen herşeyi mahvettin,
elinde oyuncağını tutamayan bir çocuk gibi
eline oynamaması gereken bir oyuncağı almışken
parçalanış anını gözlerinle gördün,
beyninin her santimetrekaresine kaydettin bu görüntüyü
zevk almıyordun,
yüzüne sıçrayan parçalar
çizerek her hattını, sen ağlayarak belirginleştiriyordun.
ve sonra sen
sen herşeyi mahvettin
ve bunu gözlerinle gördün ..
saat sabaha doğru 5 belki geçiyor akrep yelkovanı,
biraz ama sadece birkaç dakika .
yetişebileceğim kadar yakın hissediyorum,
sana ait en ucuz hayalimi yüzüncü kez başa sarıyorum beynimde ,
sonra ,
bir sahne ileri alıyorum,
iki,
üç,
yetmiyor, ben bizi geri sarıyorum.
en başa, kaçırdığım her anı yeniden oluşturuyorum
olması gerektiği gibi mi
-hayır
OLDUĞUN GİBİ,
hiç değişmeden sen
şuanda özlediğim gibi ..
harika bir modeldin,
sana bir iş gözüyle bakmaktan kendimi alamadığım için
uzaklaşman için seni kırmayı göze almıştım
şimdi boyaları elinden alınmış bir ressam,
yazması yasaklanmış bir şair
oyuncakları elinden alınmış bir çocuk gibi hissediyorum kendimi
yeni birşeylere alışmaya çalıştığım heran
hergün
acım bir önceki güne katlanarak büyüyor.
seni eğleneceğim bir iş
başarı gayem olmadan sevmeye başladığımı farkedememişim meğer ..
karantina altında çiziklerim
biraz derin biraz renkli
bir anımda var olmuş
bir anda yok olmuş sanki
biten her günün ardından
güneşin batışıyla yükselen bir ayin
derine indikçe hırpalayan bir yalnızlık
derine indikçe sardıkça boğan bir sen
aynı zamanda sürekli aklımı karıştıran silüetinle
başbaşa,
bizi anlatan bir şarkı bulamadım hala
henüz
neyse, özledim galiba ..